Babaannemin bazı eşyalarını saklıyorum. Çünkü onlara baktıkça babaannemi hatırlıyorum. Babaannemi hatırlamak bana derin bir huzur veriyor. Onun saf ve temiz sevgisi bana şifa gibi geliyor. Bu bulanık dünyada sevgisini hatırlamaktan mutlu olduğum kişilerin başında elbette babaannem geliyor.
Babaannemin örgüleri, bastonu, kirmanı, sakladığı boncuklar, mısır çivisi, çakısı hatta sandığı bende mevcut. Ben bunlarda onu görüyorum. Böylesine tertemiz bir hayatın bana söylediği şeylere odaklanıyorum.
Onun hayatında dinginlik, sakinlik vardı. Hizmet, mihnet ve biraz da acı dolu yaşamıyla olan biten her şeyi kabullenmişti. Beni derinden sevdiğini hissederdim. Bu sevgide sevdiklerini koruyup gözeten birisinin ihtimamı vardı. Bizleri muhabbetiyle kuşatırdı babaannem. Yapabildiği her ne varsa onları yapardı bizler için.
Hiçbir şey kalıcı değil bu hayatta. İnsanın sahip olduğu şeyler bile onda durmuyor. Bir kere insan bu hayatta kalmıyor. Geriye duygular, düşünceler, hatıralar, iyilikler ve güzellikler kalıyor. Babaannem rahmetli geçip giderken bu eşyalara derinden izler bırakmış sanki. Bunlarda onu duyuyorum. Onu görüyorum. Böylesine basit fakat derinden yaşanan hayatına hayran oluyorum. Sonra onunla hatıralarımı düşünüyorum uzun uzun.
Babaannemden kalanlar elbette bunlarla sınırlı değil. Ondan bana kalan asıl şeyler onun temiz duygularıdır, sevgisidir, hatıralarıdır. Onlar benimle gidecek bu âlemden. Elbette babaannemden kalan eşya da benim için çok kıymetli. Her birinde nice duygular gizli. Onları kıymetli bir hatıra olarak saklıyorum. Fakat benim için önemli olan ondan bana kalan duygu ve düşüncelerdir. Babaannemin gönlümde uyandırdığı iyilikler dolu güzel hislerdir. Babaannemi en çok onlarla hatırlıyorum.
Sonuçta bir insandan kalan eşyada bize asıl hitap eden onlara sinmiş duygulardır. Babaannem itinayla sakladığı şeylere samimiyetini, sevgisini iyiden iyiye sindirmeyi çok iyi bilmişti. Ondan kalan şeyleri elime aldığımda onun varlığını duymam ve onu hatırlamam herhalde bundandır.