Bu esrarlı göller beni yine kendine davet ediyordu uzun zamandır. Ben de bu daveti kabul etmekle beraber müsait bir vakit gözlüyordum. İşte o vakit geldi. Bugün yola çıktım sabahtan. Dörtdivan’dan Yeniçağa’ya geldim. Orada benzin aldıktan sonra Mengen’e devam ettim.
Yedigöller yoluna girince her zaman kahvaltı yaptığım derenin kenarına çektim arabayı. Dere coşkulu akıyordu. Etrafta baharla canlanan, çiçeklenen ve yeşeren tabiatın muazzam kokusu hissediliyordu. Arabadan inince duyduğum ilk şey çiçek kokuları oldu. Kahvaltı yapıp çayımı içerken derenin ve kuşların sesini dinledim. Çiçeklerin kokusunu derin derin içime çektim.
Bu mevsimde Mengen’in çok güzel olacağını biliyordum. Bahar her yere o muhteşem güzelliğini sindirmişti burada. Ben de bu muhteşem köşede bir müddet kalmayı, etrafı dinlemeyi ve akan dereyi seyretmeyi seviyorum. Bu harikulâde güzelliğin hemen yanı başında bir de çeşme var. O da doğaya kattığı güzelliğiyle beni büyülüyor. Üç musluğundan da su akıyordu. Hepsinden birer avuç içtim.
Bu muhteşem doğa beni çocukluğuma alıp götürdü. Aynen o küçük yaşlarda olduğu gibi burada da yoğun duyguların içine dâhil oldum. Bir müddet burada kalıp biraz fotoğraf çekip sonra yoluma devam ettim.
Ormanların arasından gidiyordum. Yemyeşil ağaçlar her yeri bezemişti. Dereler coşkun akıyordu. Birkaç kere durdum yolda. Ormanı, ağaçları, kuşları, dereleri dinledim. Özellikle de çeşmelerin yanında durdum bugün. Yine doğayı dinledim. Notlar aldım. Hava da güneşliydi artık. Yol üzerinde Yazıköy ile Akçabeyler arasındaki köprüyü geçerken taşkın akan suyun sesi beni durdurdu. Köprünün üzerinde uzun süre coşkun akan suyu izledim. Su köpüre köpüre akıyordu. Sonra yoluma devam ettim. Etrafın güzelliği beni durdurmak istese de Yedigöller’e bir an önce varmak istiyordum. Yol boyunca bir kere de yaşlı bir çınar ağacının yanında durdum. Birkaç fotoğraf aldım. Bu ağacın yanında ilk defa mola veriyordum. Heybetiyle güneşli ve bulutlu bir günü sakin sakin eliyordu.
Yolda giderken adeta ağaç tünellerinden geçiyordum. Yemyeşil ağaçlar yolları adeta örtmüştü. Nefis manzaralar vardı her yanımda. Bir ara yollara düşen taşlar dikkatimi çekti. Bazı yerlerde heyelan olmuştu. Nitekim Yedigöller’in girişine bir km kala bir görevlinin biriyle konuştuğunu gördüm. Yol kapanmıştı. Taşlar ve ağaçlar yolu örtmüştü. Önümdeki araç geriye döndü. Ben de adamın yanına gidip geçmiş olsun dedim. Doğanın verdiğini geri aldığını söyledi görevli. Bu söz üzerine sonra biraz düşündüm. İleriye geçmek için ondan müsaade istedim. Müsaade edince arabayı aşağıda, bana daha güvenli gelen bir yere koydum. Çantamı ve yağmur yağma ihtimaline karşılık yedek giysilerimi aldım. Sırtımda çanta ile biraz yürüdükten sonra Yedigöller’e giriş yaptım. Konuştuğum görevli benden girişte ücret almadı. Sonra da benim için bugün Yedigöller’in güzelliği ile dolu huzurlu vakitler başlamış oldu.
Önce Seringöl’de durdum biraz. Birkaç fotoğraf aldım. Sonra Büyükgöl’ün yanındaki banklarda bir müddet oturdum. Yorulmuştum. Dinlendim ve çay içtim. Etrafı, kuşları, ağaçları ve kendimi dinledim uzun uzun. Sonra Deringöl’ün yanına geçtim. Yukarı kısmında oturdum bir müddet. Uzun uzun gölü seyrettim ve bol bol düşündüm.
Ardından üst yanındaki şelaleye doğru yürümeye başladım. Dere coşkun coşkun akıyordu. Şelale çok güzeldi. Onu seyrettim. Orada bulunan Dilek Çeşmesi’nden suyumu içtikten sonra Nazligöl’e doğru yürüdüm. Nazligöl’ün suyu yazın çok çekiliyor. Fakat bugün doluydu. Kenarındaki ağaçları dahi göle dâhil etmişti. Bugün Kurugöl’ün de ilk defa kuru olmadığını gördüm. Nazlıgöl onu da beslemişti.
Sonra İncegöl ve Sazlıgöl’ün yanına gittim. Burada uzun zaman kaldım. Bir şiir yazdım. Sonra tekrar Nazlıgöl’ün yanına geldim. Burada yine bir müddet oturup çay içtim ve tabii ki derin düşüncelere daldım. Oradan yine şelaleye geldim. O muhteşem güzelliğini biraz daha seyrettim. Deringöl’ün etrafını gezdim. Kıyısında oturdum, biraz da onun güzelliğini izledim. Büyükgöl’ün etrafını da gezdikten sonra Yedigöller’e veda ettim.
Dopdolu duygularla heyelanın kapadığı yoldan arabanın yanına geçtim. Yolda birkaç yerde daha durdum. Önce Yedigöller’in hemen aşağı kısmında, derenin yanında durup bir şeyler yedim. Dirgine köyünde mezarlığın girişinde bir şiir dikkatimi çekmişti gelirken. Orada durdum. O şiiri okudum. Biraz mezarlığı gezdim ve artık bir yerde durmadan Dörtdivan’a geldim.
Yedigöller bana bugün de muhteşem bir güzellik yaşatmıştı. Bunu onun için yazdığım şiir ve denemelerimle de anlatmaya çalıştım. Bolu’ya ve ülkemize İlâhî bir lütuf olan Yedigöller bu güzelliği ile insana derin duygular yaşatmaya hep devam etsin.