İnsan olanları ve olacak olanları vicdanıyla yorumlamaya başladığında kendisiyle ilgilenmekten başka bir şey istemiyor. Olaylara değil durumlara yöneliyor artık. Konuşmaktan ziyade konuşmamayı istiyor. Gürültü onun kaçtığı şeylerin en başında gelmeye başlıyor. Sessizlik ve dinginlik birinci tercihi oluyor. Sanki zaten sonu ve işleyişi belli bir filmin ortasında gibi oluyor hayat. Yönetmen neyi isterse onu oynuyor, senaryoda ne yazıyorsa onu yaşıyorsun. Plandan, programdan uzaklaşma pek de mümkün değil. Yönetmen, ne yapıyorsa içinden öyle yaşamak geliyor senin de.
Yalnız burada yönetmenin kendin olduğunu, kendi senaryonu yazıp kendi filmini yönettiğini fark ediyorsun giderek. Oturduğun yerden zihnine ve gönlüne hücum eden düşüncelerine bu sefer hükmetmeye ve dilediğince onları oyuna sokup sokmamaya başlıyorsun. En azından bunu istiyorsun hayatında. Hayatının, kendinin, düşündüklerinin efendisi olmak… Böylece zaten akıp duran bir ırmağa keyfince istikamet vermeyi seçiyorsun. Pek bir şeye müdahil olmayı istemeden, bununla beraber gerektiğinde söz ve fiille güzeli ve güzelliği sergilemek tercihin oluyor. Bunun dışında zorunlu olarak mevcut varlığını bir izleyici pozisyonuna getiriyorsun. Bunu seviyorsun artık.
Konuştukça, var olmaya çalıştıkça, insanlarla teklifsiz bir ilişki hâlinde oldukça varlığa olan borcumuz artıyor biteviye. Gereksiz ve ağır hâllere duçar oluyoruz. Halbuki bir yalnızlık köşesinde duygularımıza ve düşüncelerimize hâkim olarak yaşanan samimî ve derin vakitler bizde süt liman bir vicdan ikliminin doğmasına yardımcı olmaya yetecektir. Aradığımız şeylerin dışarıda değil de içimizde olduğunu fısıldayacaktır belki. Senaryoyu dilediğimiz gibi yazmaya ve filmi yönetmeye hak kazanacağız böylece. Filmin içerisinde durmaksızın çatışan biz değil, bir sükûnete ve yaratılışa uygun bir hâle dönüşmesini beklediğimiz ve izlediğimiz duygularımız, düşünceleriniz olacak. Akıl, vicdan ve gönül tarafından bir muhakemeye ve müşahadeye muhatap olduğunu gören kötü fikir ve hislerimiz elbet bir gün kendilerinden beklediğimiz sakinliğe ve vazifelerine döneceklerdir. Hayat işte o zaman bizim istediğimiz ve keyfimizce izlediğimiz bir film olacaktır.